Herkese merhaba.

Bugün Bodrum'daki ilk günümü anlatacağım. Ancak Bodrum'a gelinceye kadar gelişen olaylar için bir önceki yazımı okumalısınız.


Bodrum otogarına yeni inmiştim. Bir sırt çantasıyla seyahat ettiğim için fazla yüküm yoktu ve rahattım. Ancak hiç bilmediğim ve doğru düzgün tanıdığım kimsenin olmadığı bir yere geldiğim için de gergindim.

Beni almaya gelmiş tanımadığım biri adımı söyleyince yanına gittim ve tanıştık. Ardından sormaya başladığı sorularla beni sınav moduna sokmayı başarmıştı ve bu benim hiç sevmediğim bir durum. "Fransızcan nasıl, ingilizcen nasıl..." utanmasa türkçen nasıl diye soracak.

Sorular bitmek bilmezken sonunda çalışacağım otele geldik ve patron hanımla masaya oturduk. Bir sınav da o masada atlattıktan sonra çalıştığım süre boyunca konaklayacağım yere geçtim. Uzun bir yoldan geldiğim için dinlenecektim. Nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum bile. Ancak uyandıktan sonra üzerime bi huzursuzluk çökmüştü. İlk günüm olduğundan olsa gerek. Kimseyi de tanımıyorum. O yüzden içim bi huzursuzdu. Ancak bunu yansıtmamalıydım. Birazdan karaoke gecesi başlayacaktı. Ve bu benim için harika bir etkinlikti. Çünkü şarkı söylemeyi çok seviyorum. Neyse ki bunu o gece kimseye belli etmedim. Gecenin sonunda hala içimden şarkılar mırıldanırken kablosuz internetin şifresini öğrenmek beni en mutlu eden şey olmuştu.


2.GÜN:


Bugün otelin içini dışını öğrenecektim. Kullanacağım yolları, müdürlerin ofislerini. Herhangi bir şey lazım olduğunda nerden temin edebileceğimi. O yüzden erkenden kalkmıştım. Ve bunları bana öğretecek kişiyle yola koyuldum. Otelin altı adeta ninja kaplumbağalar filmindeki kanalizasyon kanalları gibi tünellerle doluydu. Abartmıyorum tam olarak o kanallar gibiydi. Adeta bir labirentti. Mutfak ve çamaşırhane de burdaydı. Kanal dedikten sonra mutfak diyince biraz şaşırmış olabilirsiniz. Ama mutfakta çok titiz bi çalışma vardı.


Labirenti dolaştıktan sonra dışarı çıktık ve su kaykaylarının olduğu yere gittik. Henüz tadilattaymış. Çocuk parkı falan da ordaydı ve berbat durumdaydı. Otelde yapılacak çok iş vardı ve bunların birçoğunu bizim yapacağımızı öğrendiğim an bittik dedim. Ama daha ikinci günden dünyanın dört bir tarafından onlarca insanla tanışmıştım ve beni motive eden en büyük şey buydu sanırım.


Keşif günü bittiğindeyse yorgunluktan kılımı kıpırdatacak halim kalmamıştı. Odamdaki televizyonun yine tuşuna dokunamadan uyuyakaldım...

Söz üstüne söz söyle

Daha yeni Daha eski